Wednesday 1 April 2015

Şehirler Vardır, Seviğimiz..

Şehirler vardır.
Sevdiğimiz,
kendimizi bulduğumuzu düşündüğümüz.

Şehirler vardır.
İyi hissettiğimiz.
Mutlu olduğumuz orada olunca.
Daha fazlasına ihtiyaç duymadığımız.

Şehirler vardır,
orada bulunmanın dahi yettiği şehirler bu bahsettiğim.
Sıradan şehirler değil.
Kendine aşık eden.
Onsuz olamadığımız şehirler..
İstanbul mesela..

Şehirler vardır,
ruhları vardır bazılarının.
Bazılarının ise,
yoktur.

Çok seyahat eden, çok gezenler bilir. Bazı şehirlerde diğer gittikleri şehirlere göre kendilerini daha iyi hissederler. Şehirdir iyi hissettiren.


Şehirler de canlıdır. Onları canlı yapan içindeki insanlar ve içlerinde akan yaşamdır aslında. Kiminde bu yaşam sabah güneşin doğmasıyla başlar, akşam güneş battıktan sonra da biter. Bir sonraki gün tekrar başlar aynı hikaye. İnsandır o şehri canlı yapan. İçinde yaşayan insanlar. İşte o insanlar ki, kimi şehirleri de diğer şehirlerden daha az tercih edilir kılarlar.

Hafızamı biraz yokladığımda sevdiğim bir çok şehir var. Mesela Köln. Çok uzun bir süre İstanbul'dan, yaşadığım kentten sonra en sevdiğim şehir oldu. Yolda giderken dahi sizinle sizi tanımamasına rağmen sohbet etmek isteyenlerin şehri. Karnaval şehri. Tıpkı İskeçe gibi.. Eğlenmemenin yasak olduğu, senede bir ay güneş görmesine rağmen insanları güneş gibi aydınlık insanların memleketi. Hemen her yerde öpüşen insanları görebileceğin insanların olduğu memleket. Almanya'ya giden bir çocuğa sormuşlar nasıl bir memleket diye, çocuk öpüşen insanların memleketi demiş..

Ya da Roma mesela. Daha ilk gittiğimde, içinden otobüsle geçtiğimde dahi müthiş mutlu olduğum bir şehir. Tarihin medeniyetle birleştiği, hayatın eski ve yeni arasında akıp gittiği yemyeşil bir şehir. Aşkın da her yerinde yaşandığı, aşk kokan bir şehir. Bir başkent aynı zamanda. Fakat bazı başkentlerin o kötü ve bürokrasi kokan havası yok orada. Köln'ün kalbimdeki yerini üçüncü sıraya atmama neden olan şehir Roma.

Stockholm keza benzer. İnsanları oldukça rahat, insana yardımcı, güler yüzlü ve birçok farklı milletten, ırktan insanın bir arada güzel güzel yaşadığı bir memleket. Şehrin içinde yürürken yandaki patikadan 100-150m kadar yürüyünce kendinizi bir ormanın içinde bulabileceğiniz, yeşille içiçe bir memleket burası..


California da öyle. Avrupa'nın kıta Amerika'sındaki hali. Sıcacık, yardımsever ve güleryüzlü insanları olan bir memleket orası da. Her daim spor yapan, parkları, bahçeleri çok olan. Soru sorduğunuzda hemen yardımcı olmaya çalışan insanların memleketi.


Üsküp. Arkadaşıyla trafik ışıklarında karşıya geçecekken sorduğunuz sorudan dolayı size yardımcı olmak için arkadaşı geçmesine rağmen bekleyip size doğru yeri tarif etmeye çalışan insanın memleketi. Bunun için ışığın kaçmasını, gideceği yere gecikmeyi göze alan insanın şehri..

Torino. İngilzce konuşamamasına rağmen yine de beden diliyle, bir şekilde size yol tarfi yapmaya çalışan güzel insanların diyarı.

İskeçe. Güler yüzlü, mutlu insanların memleketi. Gümrü. Sınırdaki asker görevlinin aç olduğunuz için size mandalina sunduğu, kendi yattığı odada sizi gecenin bir vakti misafir ettiği, memleketinizden bir köşe gibi hissettiren bir şehir. İnsanı insanınıza benzeyen bir şehir. Erivan. Şehrin ortasındaki pazarı memleketimdeki pazarlara benzeyen, insanları yardımcı olmaya çalışan, sıcakkanlı, güler yüzlü. Şehrin ortasında sis yüzünden göremediğiniz ama biraz ileride olduğunu bildiğiniz Ağrı Dağı manzaralı başkent. Tanjung Balai. Sürekli gülen insanların olduğu memleket. Polisin dahi fotoğrafını çektiğinizde size güler yüz gösteren insanların memleketi. Budapeşte. Hem gündüz, hem gece, her daim güzel insanların olduğu, dışarıdan sakin içeriden hareketli olan, nehir kıyısında manzaranın keyfini çıkarırken yaklaşan fotoğrafçı tarafından fotoğrafınızın çekilebileceği memleket. Ya da bir köprünün kenarındaki korkulukla oynarken sıkılan, fotoğrafçıyı görünce de şekilden şekile giren, eğlenen, flört eden çocukların memleketi..


Daha çok yer var böyle. İnsanlarından, yaşadıklarınızdan dolayı güzel vakit geçirdiğiniz, sevdiğiniz, içinde yaşamak istediğiniz memleketler..

Bir de kendi arkadaşlarınız haricinde yerel hiç kimseyle tanışamadığınız memleketler vardır Berlin gibi. Bir çok insan sevmesine rağmen, ben dört ya da beş kere gitmiş olmama rağmen, bir türlü sevemediğim şehir. Bir memlekete gidip de oralı insanlarla tanışıp iki sohbet edemediğim zaman bazı şeyler eksik kalıyor bende. Ankara başka bir örnek. Ankara'yı sevmeyen birine başka bir insanın Ankara'yı nasıl sevebildiği hep ilginç gelir. Yine dört ya da beş defa gittiğim, her defasında birkaç gün kaldığım, bir türlü ısınamadığım bir şehir.

New York. Hakkında onlarca televizyon dizisi yapılan, orada yaşayanların başka bir yerde yaşamayı düşünmediği, belki de düşünemeyeceği bir memleket olmasına rağmen sevemediğim kentlerden biridir New York. Üç-dört defa ''afedersiniz!'' diye seslenmenize rağmen insanlar dönüp bakmıyorsa, kimsenin kimseye yardımcı olmak gibi bir davranış içine girmediğini görüyorsanız, isterse cennetten parça olsun, bir şehri şehir yapan en önemli yanı eksik kalıyor: İnsanı yani.

Başından da dediğim gibi, bir şehri canlı kılan içindeki insanlardır. O insanlara göre şehir de kendisini bulur. Heyecanlı ya da durgun olur. Sıcak, cana yakın insanlar yoksa bir şehirde, insanlar sadece barlarda sohbet edebiliyorsa, birbirine yardımcı olmuyorsa insanlar, o şehrin kalbi eksik kalıyor.

Sizlere de insanları ile iç içe olabildiğiniz, sizi mutlu eden seyahatler olsun..

No comments:

Post a Comment