Monday 7 July 2014

San Francisco mu İstanbul mu?

İstanbul'u sever misiniz?

Kimisi için bu sorunun cevabı 'Tabii ki evet!'tir. Fakat bir yandan da burada yaşayanların büyük bir kısmı bu kentten nefret eder. Trafik sorunları, hayat pahalılığı, yeşil alan azlığı (her ne kadar büyükşehir belediyesi tam tersini iddia etse de %5'in altında yeşil alanımız/ parkımız/bahçemiz var güzel İstanbul'umuzda) gibi bir çok neden sıralanabilir. Yoran bir şehir burası. Bir yandan da biraz uzak kalınca hemen geri dönmek istediğimiz, isteyeceğimiz bir şehir.

California'da yaşayan, ikinci ailem dediğim insanların yanına gittiğimde konuşmalardan birinde şunu duymuştum: 'Birkaç ay Filipinler'de kaldıktan sonra İstanbul'a gelince burası fazlasıyla California'yı, San Francisco'yu andırınca çok hoşumuza gitmişti bu kent.' Arkadaşımın annesinden de benzer yorumlar almıştım. Gidince biraz daha net anlama şansım oldu bu karşılaştırmanın nedenini.

Bir İstanbul düşünün, yollarında daha fazla Taksim'deki nostaljik tramvaydan bulunan.
Bir İstanbul düşünün, yokuşu oldukça bol ama çok daha geniş yolları olan.
Bir İstanbul düşünün, sahili daha çok halkın kullanımına açık olan.
Bir İstanbul düşünün, hemen her tarafında parklar, bahçeler ve yeşil alanı olan.
Bir İstanbul düşünün, Boğaziçi Köprüsü daha uzun ve kırmızı renkli olan, akşam güneş batarken ve sabah güneş doğarken daha bir kızıllaşan.

Bunlar gibi daha birçok şey yazılabilir San Francisco için. İklimi İstanbul'unki gibi oldukça değişken. Bir an üşürken, biraz sonra terleyebilirsiniz sıcak ve nemden. Bi söz vardır ya, İstanbul'un havasına ve kızına güvenmeyeceksin diye. İşte oranın da aynı şekilde havasına hiç güvenmemek lazım. Kızını biliyorum şimdilik.. Yandaki de Lombard Caddesi. Dünyanın en eğri sokağı (World's most crooked street) diye geçiyor. Muhteşem güzel ve yemyeşil bir sokak.

İnsanları oldukça sıcak. Hemen her şey için teşekkür ediyor insanlar birbirine. Sokaktaki herhangi birine birşey soracaksanız hemen sıcak bir yaklaşımla yardımcı olmaya çalışıyor insanlar. Bu açıdan da bizim bazen bilmese de yol tarif eden insanımıza benziyorlar. Tabii oradakiler bilmediğinde bilmediğini söylüyor.

Bir başka önemli, bence oldukça önemli, fark ise sigara konusu. Orada, belki dikkatimden kaçmıştır ama, kampta birkaç kişinin sigara içmesinin dışında, ki onlar da çok yakın değillerdi, sigara kokusu aldığımı hatırlamıyorum. Kaldırımlarda, parklarda, yollarda, hemen hiçbir yerde görmedim sigara içenleri. Güzel geldi bu ayrıntı.. Sigara içmek yerine insanlar spor yapıyor. Kentin her tarafına yayılmış parklarda, bahçelerde spor yapıyor insanlar..

İstanbul, bütün güzellikleriyle birlikte dünyanın en muhteşem şehri bana göre. Nitekim Atlantik'in öteki tarafında, buradan yaklaşık 10bin kilometre uzakta örnek alabileceğini düşündüğüm bir yer var. San Francisco!

Sultanahmet'i, Galata'sı, Taksim'i, Cihangir'i olmasa da Atlantik'in öte yanında başka bir İstanbul'un olduğunu bilmek güzel geliyor insana..


Bu yazı aynı zamanda yazarlarından olduğum aşağıdaki blogda da yayınlandı.
http://www.yirtikbavul.com/san-francisco-mu-istanbul-mu/